Say Yayınları
Ahlak ve Karakter
Ahlak ve Karakter
Teslim alım stok durumu yüklenemedi
Stoa mektebi “nasıl yaşamalıyız?” mektubun karşılığını Yunan sofya mirasını komşu bilgelik geleneklerinden artakalanlar ile harmanlayarak “dünyevi olanları cereyanına uygun bir vukufla yaşamalıyız” diye hülasa etti. Zira insan ne zaman serinkanlılığını şu veya bu şekilde kaybetse, bir gelişmelerle yere serilse veya öfkesine yenik düşse yahut umutsuzluğa kapılsa bu suretle umduğundan farklı şeylerle karşılaştığını göstermiş olur. Bu da onun görüşlerinin yanlış olduğunu, hayat ve dünya ile yeteri kadar ünsiyetinin varlığını gösterir. O nasıl ki canlı tabiat gerek çatışan niyetle ve maksatlarla birlikte kötülük yahut garazkârlıkla aynı şeyi yapıyorsa, cansız tabiatın da onun hayatta kalması tesadüf ile kişinin niyetini hedefinden saptırdığının gafilidir. o hayat bu bariz vasfının umumi bir malumatına izin vermek için ya kontrolunu kullanmamış veya umumi manada bildiğini münferit olanda tanıyabildiğine ya da bu sayede onun karşısında şaşkınıp serinkanlılığını kaybettiğine göre muhakeme gücü ile en az hayatta hayatta talep edemediği düzeyde kendini teknolojiymiş demektir. Fakat Rumların ahlakı “nasıl yaşamalıyız?” mevcutların çok daha derinlerden ele alınması lüzumuna işaret eder. Öyle ki hal ve davranışlardan hareketle bir kimse için etik tabirini başarılarda, bu ister onun barınma tarzı ister bir itiyat biçiminde oluşuyla tabir edilsin “ethosuna has” manasıyla en derin özüyle yakalanmış ve onunla irtibatlandırılmış oluyor. O günün açılışını aralıktan soruyorduk: "Bir insanın karakteri ile kaderi, yani onun hayatta kaldığı yol tam bir farklılık var mı? Yoksa ilke olarak alınan herkesin herkesin kaderi karakteri ile uyum içerisinde olup olmadığı mı? Yoksa son olarak, bir oyunun yazarına benzetilebilecek, tasavvur edilmeyen güvenli bir şekilde bu mümkün olan arasında her zaman uygun bir şekilde birleştirilir mi?"Tanıtım Metni
Paylaşmak
