Alışveriş Merkezinde Yaşayan Adam

Gözlerini vitrinlerden kendine çeviren bir adamın hikayesi Kurmaca dışı kitaplarıyla anlatılan Özgür Taburoğlu, Alışveriş Merkezinde Yaşayan Adam'la, sosyal bilimlerin üzerine yuvarlakca kafa yorduğu siyasilerini bu kez kurmacanın imkanlarından yararlanarak ele bulunuyor ve deyim yerindeyse bir "ara biçim" deniyor.Yazar, modern insanın manevi arayışını; hayatları kalabalık bir alışveriş merkezi içinde, kimsenin yolunun düşmediği bir "ara mekan"da sürdürülmeye başlayan isimsiz bir adamın hayatındaki başlangıç ​​üzerinden anlatılıyor. Okurunu gerçeklik kaygısı taşımayan bir anlatıyla karşı karşıya bırakan Taburoğlu; Alışveriş merkezinin simgelediği tüketimi, gösteriş, yapaylık kaybındaki yaşantıya karşı "Yavaşlık Felsefesi" aracılığıyla ulaşılabilecek alternatif bir varoluş biçiminin olup olmadığı sorgulanıyor. İsimsiz bir adam, bir akşam, bilinmeyen bir alışveriş merkezinde başka kalacak yer olmaması ve orada kendisinin bir hayat kurması farklı olur. Issız adaya düşen adamın dramını tersine yaşayan karakter, canlı cansız onun varlığın üst düzeyde yığıldığı bu yerde değil, sadece hayatta kalmak için, mutlu olmak için çeşitli deneyler yapar. Bu karmaşıklığın büyüleyici zenginliği daha iyi duyabilmek için yavaşlık kimyasını doğurur. Ama yavaşladıkça başına gelenlere karşı direnç gösteremez hâle gelir; Mizacını savunamaz, olaylara karşı eylemlerle cevap veremez. İçinin kapandığı yer ve mevcut kesintinin edilgen bir şekilde seyretmekten fazlası mümkün değildir. Aklını yitirmiş bir deli olarak, yer ve zamandan bağımsız, bilincin dışında bir dünyanın ortasındadır artık… Alışveriş Merkezinde Yaşayan Adam, okurlarını, fiziki büyülemeye karşılık ruhunun ve aklının genişlediği; duyuların, aralıkların ve sınırların yer değiştirdiği, biçimlerin bozulup yeniden dağıtıldığı bu yeni varlığın varlığına tanık olmaya çağırıyor ve bizi, hapsolduğumuz yapılar içerisinde soluk açıklık deliklerini açmaya davet ediyor.