Denizlerin Tufanı Piri Reis

Ömür bilinmezlerle dolu bir zaman diliminden ibaretti. Onu gizemli yapan ise yarına günlük hayallerden başkası değildi. Hayaller, biz onları sadece düşlesek bile hiç beklemediğimiz bir zamanda yapışırdı yakamıza ve tutsak ederdi kendimizde. Kurtulmak için ne kadar mücadele etsek de nafile, bunu başarmamız hayallerimize kavuşmamız ile ancak bekledik. Hayalleri gerçek eyleme dönüştüren tadı, onları öğrenmekten daha zevkliydi şüphesiz. İnsanoğlu; geniş toprakları, paha biçilmez hazineleri, tarifesiz mutlulukları elde etmek için önce hayal kurardı. Sonra an gelir, bu defa hayaller onu çağırırdı. Önce sorar, ne denemez, heyecanlanırdı ama hayaller güzelse işte o zaman en güçsüz bedenler bile gözü kara bir savaşçıya dönerdi. Hayallerin mayasında yaşamak vardı; hayatı yaşamak, mücadeleyi yaşamak ve pes etmek. Hayallere kavuşmak için yürünen yollar her zaman düz ve sorunsuz değildi çünkü. Karşımıza çıkardığı engelleri aşmak için sabitlenmesi gerekiyordu. Başka türlü çok yaşamaz, bir daha gelmemek için sonsuzluğa karışır giderdi hayaller. Piri Reis'in hayali sadece denizlerdeydi, denizlerde doğmuş gibi hissediyordu kendini. Karaya her ayak başlangıcında kendisinde bir tuhaf duygu ve üzerinde güzel güzelliklerin bulunduğu cennet diyarlara ait olmayan bir yerdeydi. Onun dünyasının binbir renkli kara parçası değil, sadece maviliklerdi. Onun dünyasında, yelkenlerin çıktığı o hışırtılı seslerde gizliydi. Denizleri ona diyar eyleyerek gezmiş, yelkenin rüzgârını tatmadığı mavilik neredeyse kalmamıştı.Tanıtım Metni