Hiyerofant

Sıradan bir arka kapak yazısında hoşgörülü alışkın olduğumuzda aşklar vardır; Kitapçıklardan haberdar olun, göz teması kurduğumuz o kısacık an içinde cezbedici unsurların listesini edinir, bizi beklediğimiz öngörüsüne kavuşuruz. Ancak bu kez tersten gidip kitapta olmayanları sayacağız çünkü elinizde bulundurduğunuz, kalıpların fersah fersah ötesindeki eser tam da bunu gerektirir: Hiyerofant'ta kelimenin tam anlamıyla zaman yok ve alışılageldiği şekilde akıcı değildir. Çanakkale'nin kanla sulanıp çamurlaşana bastıktan hemen sonra, kallavi bir oğul yemeğinin ardından toplu intihara uğradığınız Nazileri gözleyebilirsiniz. Çoğumuzun adını ezberden söylediği, hiddetinden sual olunmaz, unutulmuş tanrılar yok; Hem Politika gizlendiğinde sıra onların gelmediğinden de bu âlemde rolleri dağıtan asıl varlığa yer açmak istendiğinden. Simyanın sırrını koruyan ölümsüzlüğü yar gibi özleyenler yok; ölüm susamış ölümsüzlerin iç yakan öyküsünü de dinleyelim diye muhtemelen. Dudaklarına anne döngüsünden önce baba kanından değenlerin, bir vakitler İstanbul'un göbeğinden geçmişi Vikinglere tanıklık edenlerin, Aşiyan'daki hayaletlerden başka arkadaş olmayanlar, yaşlı bir adamın suretine bürünüp önceki ezel var olanların, bakış kısarak Boğaz'a bakınca devasa bir mezarlık görenlerin yurdu... Kısacası, bir şey yok! Sizinle kitapçık sonunu tahmin edip edemeyeceğinize dair bahse de tutuşmayacağız, ilk bölümün başlığında zaten “Son” yazıyor... Asıl mesele şu: Her şeyi nasıl toplayabileceksiniz? Tanıtım Metni