İdrisilerin Evi

“Kaos bir evde aniden bire ortaya çıkmaz; ahşap oymalar, nevresim sayfaları, panjurlar ve perde yığınları arasında usulca birikerek, kapıdan esip gelen bir rüzgarla savrulmayı bekleyen tozlar gibi pusuda bekler.” Kısacık ömrüne sığdırdığı geniş külliyatıyla çağdaş İran edebiyatının en önemli isimlerinden sayılan Gazale Alizade'nin hikayelerinin ölümün üstünden geçen neredeyse otuz buna rağmen yasadışı güncelliğini koruyor. Kurmacalarını gözlerini bağlayıp bir kitaptan okur gibi yardımcıya dikte ederek, trans yöntemiyle yazan Alizade'nin opus magnumu biçimi “Aşk Şehri”nde geçen İdrisîlerin Evi'dir: Kanlı bir sahne devrime olan kentte bir yandan toplumsal büyük değişimlerden geçer; Öte yandan karakterlerimiz aşk, dostluk, düşmanlık, hırs, çaresizlik, cesaret ve erdemle yoğrularak yazgılarını arar. Keşmir vadilerinin kokusu bahçedeki sümbülteberlerin rayihasına karışır, azizelerin ve peri kızlarının resmedildiği sırça kubbeyi aile yadigârı piyanonun tınıları doldurur, sıcaklığa kadar savaş için ancak sürekli olarak buz mavisi ihtiyar gözlerde sevda yeniden yeşerir ve biz okurlar efsanelerin, destanların ve masalların katı gerçekler ve gerçeklerle tam da kendi hayatlarımızdaki gibi harmanlandığı bir başarız. İlk kez Türkçeye kazandırılan İdrisîlerin Evi gerçek edebiyatla ve “büyük romanlarla” ilgi gören herkesin kitaplığında olması gereken bir başyapıt. Tanıtım Metni