Kırkpınar (Ciltli)

Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri, kökenleri 14. yüzyıla, Rumeli'ye dayanan dünyanın en eski güreş festivalidir. Olimpiyatlardan sonra en eski ikinci karma spor etkinliği olarak kabul edilir. Murat Bey ve uç beyi tarafından 1361 yılında Edirne'nin fethinin ardından, aynı yılın yazında, fetihte önemli rol oynayan kırk cesur akıncının anısına, Murat Bey himayesinde bir güreş müsabakası düzenlenmiştir. Bu etkinlik tarihe "Kırkpınar Güreşi" olarak geçmiştir. Daha sonra bu prestijli güreş turnuvası, Edirne'de Haziran sonu ve Temmuz başında düzenlenen yıllık bir gelenek haline gelmiştir. Kırkpınar Güreşleri sırasında, yarışmacılar üç gün boyunca özel bir alanda müsabakalara katılırlar. Turnuvanın doruk noktası, her sıklette ilk üç derecenin belirlendiği final günüdür. Bu dereceye "boyun" denir. Kazanana verilen en gözde unvan başpehlivandır (usta pehlivan). Kırkpınar Şenlikleri sırasında güreş müsabakaları ve çeşitli etkinlikler düzenlenir. Güreş etkinlikleri Osmanlı döneminde düzenlenen panayırların da bir parçası olsa da, baş (usta veya -kelimenin tam anlamıyla- "baş") unvanını kazanan pehlivan, bir sonraki yılın turnuvasına kadar sadece Kırkpınar'da başpehlivan olarak tanınırdı. Turnuvayı ilk duyduğum andan itibaren, etkileyici kareler yakalama potansiyelini hissettim; bu da beni büyük bir heyecanlandırdı. Her zaman olduğu gibi, konuya olan ilgim fotoğraflarımın kalitesini doğrudan etkiliyor. Baktığım her yerde yaratıcılık için bir fırsat vardı ve amacım, dinamik atmosferi, duygu yoğunluğunu ve rekabet ruhunu fotoğraflarım aracılığıyla yansıtmaktı. Final maçlarına kadar katılımcılara makul ölçüde yaklaşma ayrıcalığına sahip oldum. Yarışmaları çimlerde diz çökerek, aksiyonun içine tamamen dalmış bir şekilde takip ettim. Güreşçilerin yanında hızla hareket ediyor, mükemmel açıları bulmak için çömelip etrafta koşuyordum. Her günün sonunda, güreşçiler kadar yağa bulandığımı fark ediyordum; bu ayrıntı, Kırkpınar'ı her hatırladığımda yüzümde bir gülümseme yaratıyor.