Ürün bilgisine atla
1 / 1

Kral Titus'un Şarkısı

Kral Titus'un Şarkısı

Normal fiyat £5.00 GBP
Normal fiyat İndirimli fiyat £5.00 GBP
İndirim Tükendi
Vergiler dahil. Kargo, ödeme sayfasında hesaplanır.
Adet

Wolfgang Amadeus Mozart'ın Titus'un Merhameti operası, Üçağız Köyü'nde naif bir esinti gibi duyuluyordu o gün. İnce bir kadın sesi, kıyıdaki harabelerin arasında sulanıyor, koronun arkasından gelen piyano tempolu gösteriler arasında huzur veriyordu. Likyalıların, Roma Kralı Titus'un merhametine olan büyülerine ve adaletine herkesin saygısı, yüzyıllar sonra büyülü notalara dökülmüştü. *** Ziyaretçiler, denizdeki şehre bakınca bu olağanüstü güzellikteki bölgedeki olayları düşünmeden duramıyorlardı. Dokunabilecek kadar yakın ev temelleri, yollar ve şehir kalıntıları, Likyalıları çürümeye kadar getiriyordu. Hafifçe dalgalanan denizin altında görünen kalıntılarla başka bir dünyanın içine giriyordu insan Kekova'da. Bu gizemli dünyaya ait küçük taşlı sokaklarda yürüyor, üzerinden balıkların içinden geçen bir duvarda oturmanın hayali ve kumlara gömülü, taştan bir kapıyı çalabilecek olanın o inanılmaz duygu, sihirli atmosferin sadece bir bölümüydü. *** Likya, “Işık Ülkesi” anlamına gelmektedir. Aynı bölge üzerinde yer alan birçok şehirden oluşan ülke, daha sonrasında Roma İmparatorluğu'nun yönetimi” girmişti. Zeytin ve sedir ağaçları ile çerçeveli bu güzel ülkedeki insanlar son derece çalışkan ve üretkendi. Yakın çevrelerdeki bölgelerde, özellikle de Rodos'a balık, zeytin, zeytinyağı ticareti yapıyorlardı. Zengin tüccarlarının suya dayanıklı sedir ağacından yapılmamış büyük gemileri vardı. Küçük balıkçılar ya da zeytin toplayıcıları, mallarını satıyorlar, tüccarlar da gemilere yükleyip başka şekilde gönderiyorlardı. Bu yoğun ticaret nedeniyle şehrin her tarafında, yaygınlaşmasını sağlayan amfora atölyeleri vardı. Özellikle sıvılar için kullanılan bu kaplar, doldurulduktan sonra gemilerin ambarlarına yerleştiriliyor ve içlerindeki malları taze tutabiliyordu. *** Sıcak mayıs günlerinden birinde, denizin üzerinden neredeyse duman çıkacak kadar nemli bir sabahtı. Luki değişmeden kalkmış, evi toparlamış ve babasının sabaha karşıladığı balıkları sepetlere koymak üzere dışarı çıkmıştı. Elini gözüne siper ederek denize doğru baktığında sandalın, minik dalgaların eşliğinde hafif hafif sallandığını gördü. Sedir ağacından yapılmış küçük sandalı, ucundaki kalın halattan var gücüyle çekerek kıyıya getirdi. İki yaşındayken bir kız çocuğuna göre oldukça güçlüydü, küçüklüğünden beri balıkçı olan babasına yardım ettiğinden bu tür işlere çok alışkındı. Oyalanmamak için çok hızlı hareket ediyor. Öğleden olmadan ve güneş olmadan daha çok kendini belli etmeden tüm balıkların bir an önce şehir merkezindeki toptancıya götürülmesi gerekiyordu. Eğer geç kalırsa hepsi kokar, satamazlar ve bütün emekleri boşandı. Balıklar orada bozulmamaları için tuzlanacak ve diğer adalara, Rodos'a satılmak üzere depolanacaktı. Eve girmek babasını uyandırmak istemedi. Teknenin ipini bozması ve çok da uzak olmayan toptancıya karşı kıyıya doğru kürek çekmeye başladı. Sepetlerdeki balıklar gelişmeyip ayakta duruyorlardı. Tanıtım Metni

Tüm ayrıntıları görüntüle