Marco Polo

Venedikli Marco Polo (1254-1324), tüccar babası ve amcasıyla birlikte İran'dan Türkmenistan'a, Afganistan'dan Çin'e kadar tüm Asya kıtasına hükmeden Moğol hükümdarı Kubilay Han'ın huzuruna çıktığında henüz gencecik bir delikanlıydı. Yanına gelene kadar geçen sürede kimseye göremediğini, kimsenin anlatamadığı gibi anlatan bu gençten hoşlanan Ulu Kağan, hükümdarlığın vergilerini tahsil etmekle ve imparatorluğunu gezip izlerini anlatarak görevlendirerek onu sürdürür. Bakış açısı sınırlı bir yeniyetme olarak yola çıkan Marco Polo, gezdiği yerde türlü türlü coğrafya ve iklimlerle, çeşit çeşit kavim ve dillerle, çoğu kendisine tuhaf gelen farklı iman ve ibadetlerle, garipsediği gelenek ve göreneklerle karşılaşıyordu. Dünyanın en gelişmiş toplumunu oluşturan incelikli Çinlilerle; başlarının üstündeki mavi gökyüzüne, ayaklarının altında karaca tapan iyimser ve savaşçı Moğollarla tanıştıkça; en çok da tüm dinlerin, dillerin ve hayat tarzlarının egemeni olarak hepsini hoş çalışan, yönetilen hepsine görev veren Kubilay Han'la teşrikimesai olgunlaştı, zenginleşti. Olgun ve zengin bir adam olarak yirmi dört yıl sonra memleketine gittiklerinde karşılaşılan macera romanları yazarı Pisalı Rustichello'ya yaşadıklarını ve gördüklerini anlattı. Karşısındaki malzemenin büyüklüğünü hemen kavrayan Rustichello, Marco Polo'nun kaleme aldıklarını anlattı. Ortaya çıkan kitap, çağın son demlerini süren Avrupalılar için o kadar inanılmazdı ki uydurma sayıldı, dikkate alınmadan gelindi. Ancak tarih, eninde sonunda onu hatırlayacak ve Marco Polo, yüzyıllar içinde Batılıların Asya ve Çin'le ilgili denemelerinin oyunlarına en büyük katkıyı yapacaktı. Nitekim modern çağda yapılan bilimsel araştırmaların, orijinal kopyalanmadığı kanıtlandı. Hayat dolu bu maceracının, dünyanın harikalarını hikaye Edişindeki coşkuya ve detaycılığı denk düşen bir kıvraklıkla yazan ABD'li zengin yazar Laurence Bergreen, elinizdeki biyografide Marco Polo'nun ve kitabın serencamını hakkıyla anlatıyor.Tanıtım Metni