Ürün bilgisine atla
1 / 1

Elma Çocuk

Matilda Teyzenin Nükleer Yemek Tarifleri

Matilda Teyzenin Nükleer Yemek Tarifleri

Normal fiyat £4.00 GBP
Normal fiyat İndirimli fiyat £4.00 GBP
İndirim Tükendi
Vergiler dahil. Kargo, ödeme sayfasında hesaplanır.

Günün menüsü: Radyoaktif Börek, Nükleer Karnıyarık, Pörsük Kızartma, Toksik Salata. Üzerinde bir dilim Yeşil Fosforlu Kek alabilir misiniz? HAYIR. "Temiz su, temiz çevre haktır! Bütün insanlığın hakkıdır. Bunlar istiyoruz. Şimdi ve burada!" *** Matilda teyze yemek yapma ve kalabalık sofraların iyileştirici, birleştirici gücüne inanır. Düzenli mutfağı hep müdavimleriyle dolup taşar: spagetti canavarı Mertcan, zeytinyağlılara düşkünlük Ayla, iştahı az şakası bol Burak ve diğerleri… Onun isteğiyle lezzetli tariflerini kitaba dönüştürecek genç çiftimizi de unutmayalım. Ancak bir gün, kasabaya korkunç bir “dev” gelir, ardından da tuhaf bir yabancı. Derken Matilda teyzenin planları hatta tüm hayatında değişiklikler değişiyor. Yiğitler çiftinin hazırladığı, adı gibi şakacı ve sürprizlerle dolu bu “ikisi bir yerde” kitapta, çocuklar arasında dostluğa, çevreci mücadeleye, evde ve yolda olmaya, en çok da sevgiye süt sıcacık bir hikaye ve birbirinden leziz, yapımı son derece kolay yemek tarifleri. KİTAPTAN Kasabaya bir “dev”in gelişi demek, kasabadaki her şeyin “dev”le kaplı olarak büyümesi, devleşmesi demekti. Küçük dükkânlar büyüyerek geniş alışveriş merkezlerine dönüşecek, evlerin gökdelenleri oluşacaktı. Kasabaya oluk oluk akan paralarla lüks siteler, rezidanslar, stadyumlar ardı ardına yükselecekti. Kasabamız büyük bir kumbara gibi çalışıyordu. Kumbarada tıkır tıkır biriken paraların hayali, tamamı çocuklar gibi heyecanlandırıyordu. Diğer yanda, “geliştir”in gelişmiş haberlerini endişeyle karşılayanlar vardı. Bu kadar büyük bir “dev”, küçük ve güzel kasabamız için doğurabileceği tehlikeler onları korkutuyordu. Peki “dev” nereye yerleşecekti? Kasabamızın kaynakları bir “dev”i beslemek için yeterli miydi? Her şeyden öte, “dev”in yiyip içtikleri sonucu ortaya çıkan atıklarla nasıl başlanacaktı? *** Kukuriku Sandviç Bu tarife, siz ona ne derseniz o adla anılıyor. Matilda teyze çok küçükken büyükannesiyle birlikte yaptığı bu tatlı horozun adını vermiş, tarife = = da “Kukuriku” diye kalmıştı. Sandviçe canımızın istediğini ne varsa ortaya koyuyoruz; böylece Matilda teyzenin gösterdiğine göre, makarnalı ekmeklerinin çeşitleri arasında yer alan özellikler bir horozun kuyruğu gibi rengârenk görünüyor. Küçükken tarifesinin bu adı vermesinin nedeni satın almış. Mesela Çimen sadece sebze ve sebzelerden oluşan bileşenler kullanıldı. Biz şimdi burada Burak'ın bileşenleriyle “Omnomnom” adını veren tarifi bilinen: Malzemeler: - Sandviç ekmeği - Bir çorba kaşığı belleği - Salam dilimleri - Çedar peyniri dilimleri - Domates dilimleri - Birkaç yaprak marul - Çok az tuz Burak'ın Sandviç Fıkralarından Bir gün bir kafede ailemle yemekteyiz. “Bu şekeri yiyemiyorum. Hemen kafenin sahibini çağırın!” dedim. Annem, babamın çok kaba olduğunu söylediler. Ama beni anlamlandırıyorlardı. Tartıştık. Herkes bizi izliyordu. Derken, kafenin sahibi geldi, şekere baktı ve “Ben olsam ben de yemezdim!” dedi. Yapılışı: Sandviç ekmeğimizi ikiye bölmeden iyice içine kaydedilmesini sürdürüyoruz. Daha sonra malzemeleri dilimlemesi için bir büyüğümüzden mutlaka yardım satın alın. Dilimleki malzemelerimizi oranlarımızı genişletin içine yerleştirip biraz tuz ekliyoruz. Kukuriku, Omnomnom veya “Siz Ona Ne Ad Verirseniz Sandviçi”niz hazır! Burak'ın sağladığı performanstan birkaçı bırakıp ama olsun, Mertcan onunkini de bir güzel yedi. Emininiz, siz kendi yaratıcılığınızı afiyetle bitireceksiniz. Afiyet olsun! *** Çok yüksekte ve çok uzaklardaydı. Kocaman bir karaltıydı. Dolunayın hemen önünden izleyebilirim. Evimizin tam karşısındaki yüksek tepelerin üzerinden, her dayanıklı koca kayaları ve ağaçların yerinden sökerek kasabaya doğru yapılması sağlanır. Bu gidişle evimiz yıkılacaktı. Öylece kalakaldım. Eşim koşarak kişisel olarak geldi. Korkuyla ilgileniyorlar. “Dev”, şimdi tepenin zirvesindeydi. bir hamlede gerinerek bacasından sarı dumanlar saldı, sonra bir hamlede sıçradı, tepenin eteklerindeki evlerin üzerine atlayıp paramparça etti. Dışarıda yalnızca bacasını depolamak için dev bir köstebek gibi daldı ve bir anda her yer toz dumanı içinde kaldı. Ertesi gün evin tam karşıtlığında sarı-siyah renklerle boyalı bir tabela alanıydı: KUMBARA NÜKLEER SANTRALİ İZİNSİZ GİRİLMEZ *** Matilda teyzenin mutfağında bir çiçek deposunda olduğu gibi hissedildiği söylenmesinin boşuna boşuna değildir. Yılın farklı zamanlarında çiçek açan çiçekler sayesinde, bol güneşli pencere hemen her mevsim farklı bir renge bürünür. Ama onun mutfağındaki çiçek bolluğunun asıl kaynağı, mutfak aksesuarlarındaki rengârenk desenlerdir. Koyu kızıllardan uçuk pembelere, menekşe morundan vişneçürüğüne çeşit çeşit ama uyumlu renkler… Bu mutfakta ona baktıkça tombul ve çalışkan bir bal arısı almayı unutmayın. *** “Sizin gibi dostlarım olduğu için minnettarım” dedi Osman Bey hüzünle, “Ama söyler misiniz bana, insanın evinin sınırıdır? İnsan ne zaman içeridedir?” Hiçbir şey diyemeden parlamakla göz göze geldik. Cevabını Osman Bey yine verdi: "İnsan, dostları ve dilleriyle kabul edildiği zaman evdedir. Ben burada bir yabancıyım." Hiçbir şey yapılmadan muayene edildi. "Resimlerim, tablolarım benim bir dilimdir. Ağaçlarım, sebzelerim başka bir dilimdir. Ben onların diliyle konuşurum kulak verene. Görünen o ki kasabanızın sakinleri beni artık dinlemek istemiyor. O burada kalmak istemiyorum." “Gidecek misin yani?” diye sordu eşzamanlı. Dudakları buzlanmıştı. *** Nükleer santralin kulesinden gür ve yemyeşil bir orman fışkırıyordu şimdi. Dalga dalga büyüyen yeşil bir deniz burada akıyordu, bütün kasabaya yayılıyordu. Güçlü dallar, gür yapraklar, kalın kökler santralin onun bir köşesinden patlıyor; duvarların üzerinden, bacalardan, kapılardan, pencerelerden aşıyor, aşamadıkları duvarları paramparça edip dışarıya taşıyordu. Santralden yayılan ürünler, bir halı gibi bütün sokakları, kapı ağızlarını, apartman koridorlarını, ev içlerini bastıkça kasabalıların keşifleriyle dökülüyordu. Bütün bunlar olurken, Osman Bey ise hiçbir şeyden haber yokmuş gibi iki ağaç barındırdığı hamağında keyifle sallanıyordu. Kasabalıların şaşkınlığı ve korkulu bakışları arasında “dev”in birkaç kulesi sarsıldı. Hapşırmak üzere olan birinin burnu gibi tuhaf biçimlerde yaşanıyordu. Ardından kulakları sağır eden bir gümbürtüyle bütün kasabanın üzerine konfeti saçar gibi çeşit çeşit çiçek püskürttü. İşte o an, onun birinin bir orkestranın üyelerini hatırlattığı bir çiçek senfonisi başladı. Tanıtım Metni

Tüm ayrıntıları görüntüle