Sana, Bana, Bir de Kara Kediye

Biz iyiydik. Ben kendi kabuğumda, diğer çekirdekler kardeşlerle iyiydim. Hepsinin en ufağı, maskotuydum. Beni evden çalışmaya gelir, “Pabucu yarım” diye seslenirlerdi. “Çık oynayalım” diye de eklerlerdi. Bir gün bize bir komşumuz geldi. Ne mi getirdin? İnci boncuk. Tekerlemedeki gibi. Renk ve ahenk dünyayı dile getirdi. Sonra? Tufan, fırtına… Kime kime? Bana ve sana. Başka kim? Kara kediye. Bilirsiniz gerisini… Ama böyle başlamaz hikayeler değil mi? Bir varmış, bir yokmuş diye başlar. Benim öyküm, benim benim olduğum günle başlıyor… Bâlâ erken bir yaşta ilkokula başlıyor. Herkes yaşta küçük olmak, ortak deneyimlere herkesten daha büyük bir şaşkınlıkla bakmak demek. Öğretmenler, kurallar, kurallar, yeni arkadaşlıklar, yeni bir düzen… Tabii ki, akranlarının görünen yüzünün sonrakiki bilinmeyen hikayeleri... Yazar, senarist, yönetmen Ela Başak Atakan, çocuklar ve içimizdeki çocuk için yazdığı ilk romanında kendi yaşamından yola çıktığı okurlarını sıradışı bir döneme, İstanbul'un Bebek sırtlarına, acı tatlı bir doğum geçmişine davet ediyor. Tanıtım Metni