Sanatın Büyük Ustaları 17 Munch

Batı dünyasındaki karamsar prensi kabul edilen Norveçli ressam Edvard Munch, küçük yaştaki annesini, daha sonra çok sevdiği ablasını kaybetmiş, fiziksel açıdan pek sağlıklı olmayan bir genç olarak ölüm soğuk nefesini hep üzerinde tıslayarak büyümüştü. Prensiplerine sıkı sıkıya bağlı, bol inançlı ve oldukça sert bir güçlü olan babası da onun Küçük karamsarlığı dağıtmaya pek yardımcı olmuyordu. Resim yapmak, çocukluğundan beri ona yeni bir dünya akıyor, belki de tüm korkularıyla başa çıkma gücü veriyordu. Popüler olanların çok sevdiği Çığlık'ın resmiyet kazandığında, doğaya atfettiği bir sıkışmışlık, korku, endişe ve bunalım hissini onlarca yıldır ondan daha etkileyici şekilde anlatan bir imgenin doğal olarak üretilemeyeceği. Yalnızlık, endişe, iç yoksulluk, ilerleyememe ve kurtulmama hissinin görselleştirilmesi konusunda adeta bir uzman olan Munch, dışavurumcu tarzıyla da özgün bakış açısıyla da sanat tarihinde önemli bir yer edinmişti. Gerçek bir entelektüel, iyi bir okur, sadeliği yedi, teknoloji meraklısı ve iç huzuru bir türlü bulamayan Munch, gelecek nesillere miras kalacak pek çok esere imza atmıştı. Hayalperest Yayınevi'nin “Sanatın Büyük Ustaları”nın bu on yedinci kitabı, yirminci yüzyıl İskandinav sanatının önemli temsilcilerinden Edvard Munch'un yazdıkları, insanın özelliklerini ve sanatını irdeliyor. Ailesi, dostları, hatta komşularıyla ilişkileri hakkında da bilgi içeren kitap, Munch'un eserlerini inceleyerek kaçabilecek ayrıntılara dikkat ediyor, bu şekilde farklının derinliklerinin daha iyi anlaşılmasına dair yollar veriyor. Tanıtım Metni