Sezar Kent

Hafif bir esinti ağaçlarının ay ışığıyla yayılanların arasında hışırdayarak dolaşıyor, yeşil çayırlara vuran gölgelerini dalgalandırıyordu. Dönüp kopması demir karyolada yüzükoyun yatan Alek'e baktı. Beyaz çarşaf bacaklarından birisini örtmüş, dolgun omuzlarının arasındaki kıvrımlardan beline doğru uzanıyordu. Ayın pencereden yansıyan parlak ışık, rüzgar ağaçlarının arasında dolaşınca değişip kıpraşıyor, kadının açıkta kalan kalçalarına ve düzgün sırtına alacalı desenler şeklinde vuruyordu. Bir süre bu manzarayı seyretti Sezar, ardından kadını uyandırmaya uygun yerdeki kıyafetlerini aldı, çeşitli şekillerde giyindi. Karyolada yatan kadına oğlu defa göz attıktan sonra, önce odasından, daha sonra saz damlı evden çıktı. Kasabanın içinde yer alan derin sessizlik, erken öten bir horozun sesi bozuluyordu. Önce derin bir nefes alarak temiz havayı içine çekti, kemerini düzeltti, koltuğunun altında silahı yok etti, geride bıraktığı kişinin insanını getirmemeye iyileşmeye başladı. Sezar Kent bir paralı askerdi. Kanlı iç savaşların hüküm sürdüğü Afrika'nın derinliklerinde, acımasız rejimin sömürüp köleleştirdiği insanların dünyasında amaçsızca bölgeye savrulan, kim daha çok para verirse ona hizmet eden bir paralı asker. Kendini içinde yaşama mahkûm bildiğin bu dünya, yeni tanıdığı bir kadınla birlikte değişir ve Sezar'a aşkın, sevilmenin kapılarını açar. Ne var ki yine para için kabul edilen bir iş yüzünden bu kez kendini bilmecelerle dolu bir dünya içinde bulur, burada hiç ummadığı tehlikeli olayların içine sürüklenir. Nefret, şiddet ve ölüm kol gezdiği bu kanlı dünyada yok olmak için yaptığı büyük mücadele sırasında hiç aklından çıkaramadığı Alek'in hayali, ona en büyük dayanma gücü verir. Şekip Altunkan'ın, son derece heyecan verici bir serüvenin anlatıldığı bu eşsiz romanları okuyanların zihninde derin bir iz bırakacak, uzun süre hafızalardan silinmeyecek.Tanı Metni