Sınırdaki Ölü
Sınırdaki Ölü
Teslim alım stok durumu yüklenemedi
Fakir Baykurt, öykülerinde köyün sertliği, yoksulluk, cahillik, taassup, batıl inanç, sömürü gibi sorunları ele alarak köylünün maddi ve manevi dünyasını toplumsalcı ve gerçekten bir görünüşten işliyor. Gözlemlerden, canlı tanıklıklardan yola çıkan yazar, günlük konuşma dilini öyküye taşıyarak zaman zaman mizahi bir dil kullanarak; Bürokrasinin çarkları arasında sıkışan ama içinde bir rehber barındıran “sıradan insan”, yaşadığı yerin atmosferiyle birlikte silinip bir biçimde betimliyor. İlk basımı 1975'de yapılan Sınırdaki Ölü'yü yeniden okurla buluşturuyoruz: “Yokluğun anasını avradını sinkaf edeyim candarmalar!” diye sövdü muhtar. "Na bu ölen oğlan var a! Dinime imanıma bizim köyün çiçeğiydi! Öyle bir çiçek kuşu aha ne zaman gelir? Dul anası kırıp sarıp para ulaştı. O da makine gibi gürül gürül okudu. sınıflarını takıntısız. Bir köylü parçası olduğu halde çok aferimler aldı, çok birinci oldu. Askerliğini tamam edince yüksek okula gitti. Âmirin memuru neyle karşılaştı? Genç yaşlı kimsesiz öldü. Biz bu kör hallerimizle nasıl anlatalım? Tanıtım Metni
Paylaşmak
