Bilgi Yayınevi
Stefan Zweig Başyapıtlar Dizisi (11 Kitap Takımı)
Stefan Zweig Başyapıtlar Dizisi (11 Kitap Takımı)
Teslim alım stok durumu yüklenemedi
SatrançBilgi Yayınevi'nden özenle tasarlanmış modern klasikler. New York'tan Buenos Aires'e gitmekte olan bir yolcular, dünya satranç şampiyonları Czentovic'in de yolculuklarında birlikte yolculuklarını öğrenmek, onunla oyun oynamak isteyenler. İlk oyun, dünya şampiyonuna –doğal olarak– yenilen bu sıradan oyuncular; İkinci maçta hiç beklemedikleri bir yardımla Czentovic'le beraberlik yapmayı başarırlar. Yardım eden, hamleler sonrasında zihninde hesaplayabilen adam, satranç oyunundaki ustalığının öyküsü ise sıra dışı ve çok hüzünlüdür. Stefan Zweig'ın sürgünde yazdığı, intiharından yalnızca günler önce yayımcısına ulaşmadan, sonuncusu ve en iyi çalışmalardan biri olan Satranç; Tekrit altında bir insanın yaşadığı sıkıntıların boyutlarını güçlü bir anlatımla sunuyor. Geniş Bir GeceElit tabakaya ait varlıklara sahip, genç bir adam olaylarına ve kişilerin karşı giderek duyarlılaştığını hissetmeye başlar. Çıktığı rutin pazar gezilerinden birinde kendini sık sık izleyici olarak katılarak müsabakalarında bulur. Fakat bu kez olağanın dışında bir günün dışında kaldığının farkında değil. Neşelenmek adına kendi içinde çeşitli oyunlara yılda adam, günün devamında istemeden bir suç işler. Bu depolamanın yarattığı heyecan onu aynı günün devamında geçmişte gözden geçirdiği tecrübeleri edinmeye sürükler. Böyle bir gece ona ruhani bir aydınlanma yaşatılacaktır.Stefan Zweig'ın kısa romanı olan Bir Gece'yi Almanca'dan orijinal metne uygun tam çevirisiyle sunuyoruz. Amok Koşucusu1912 yılının Mart ayında Napoli'deki limanda büyük bir okyanus gemisinden yük boşaltılırken tuhaf bir kaza yaşanıyor. Gazeteler bu kazaya genel bir şekilde yer vererek fantastik biçimde düzenlenmiş haberlerle duyururlar olayı. Ancak hiçbir şey belirtilmediği gibi değildir.Evine gitmek üzere gemiye binen bir Avrupalı, herkesten saklanmak için yalnızca geceleri denizde çıkan bir doktorla karşılaşır ve doktorla soylu bir İngiliz kadın arasında esrarengiz sırrın arkadaşı olur.Amok Koşucusu, tutkunun esiri olan, pişmanlıklar içinde kıvranan ve kurtarıcısını rahatlatabilmek için şarkı sözü tutmak üzere ortaya koyan bir rekor. Yakıcı Sır “Çocuk olmak korkunç bir şey, merak dolu olmak ama herkes bir şey sormamak, sanki aptal veya yararsız bir şeymişsin gibi yetişkinlerin karşısında hep gülünç durumda düşmek… Ama ben bu kızı öğreneceğim, çok kısa sürede öğreneceğim.”Stefan Zweig, bu romanında, on iki yaşındaki Edgar'ın annesi ile onunla babacan bir tavırla zaman Baron arasındaki ilişkilerin kırılma kaleme alır. Çift standart, toplumsal ayrımcılıklar ve sömürülme duygusu çocuğun doğru yolunu izlemesine engel olur. Nihayetinde kulakların yaşadığı yaştakilerin farklılıkları ve sırlarına ortak noktaların ne anlama geldiği konusunda berrak bir düşünceye kavuşur. Ay Işığı SokağıKitabın kahramanı, küçük bir Fransız limanına iner. Gece trenini kaçırır, zamanını, ay ışığının aydınlattığı limanların sokaklarını keşfederek geçirir. Bu esnada tesadüfen giren bir lokalde kadın garson kendine de bira sipariş eder ve sahte bir sırnaşmayla kahramanın yanına oturur. Kadın, lokale gelen başka bir bileşim ise oldukça kaba davranıyor, ona hakaretler savurmaktadır. Kahraman, giderek şiddetlenen gerilimden rahatsız olur ve onları kendi hallerine bırakarak lokali terk eder. Hakarete uğrayan adam, Ay Işığı Sokağı'nda yürüyen kahramana yetişip esrarengiz hikâyesini anlatmaya başlıyor. Bilinmeyen Bir Kadının MektubuKırk birinci yaşına giren yazar R., herkesin yerinde öğrendiği bir kadının yaşamına tutku dolu itiraflar içeren bir aşk mektubu alır. Ancak bu kadın yaşadığı süre boyunca, diğer birçok kadın gibi, yazarın hayatında bir iz bırakmayı başarmıştır; son olarak varlıkları bir canlı olarak sürdürmeye devam etmektedir. “Seni suçlayamam sevgilim, hayır, seni suçlayamıyorum” demesine rağmen, kadının kor gibi yakan sözleri “kolay olanı, oyun gibi, ağırlıktan yoksun olanı seven seven; çünkü bir kadere ortak olmadan korkan” bu adamın hayatı ve yaşayabileceği yine de alt üst olacak. uyandırıcı Madame de Prie, saray emrine göre sarayı hemen terk etmek ve Normandiya'dan Courbépine'deki çiftliğe çekilmek zorunda kalır. Ancak sürgün döneminde manipülatif oyunların iş görmez ve boyutları olan açılma, gün boyunca değiştirilmeye başlar.Kendini ve parayla insanları kandırma olan madam, Paris'teki hayatları renklendirmek adına malikânesinde sürekli gösterişli eğlenceler düzenlemeye başlar. Başlattığı oyun bedeliyse bu kez çok ağır olur.Stefan Zweig, insanlığın dışı deneyimlerin, içsel kısıtlamaların ve başarısızlığın iletişimin kişilerin nasıl büyük bir tehlikeye sürükleyebildiğini psikolojik bir incelikle anlatıyor. Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört SaatMisafirlerden birinin aniden yok olması, Riviera'daki küçük pansiyonda konaklayan diğerinin bekletilmesi neden olur. Kısa süre içinde, Madam Henriette'nin bir gün önce tanıdığı genç ve karizmatik bir Fransızla kaçtığı ortaya çıkar. İnanılır gibi değil! Otel serisinin yargılayıcı konuşmaları, Kitabın başkahramanını Bayan Henriette'yi savunmaya zorlar. Bayan C.'nin topluluğa katılmasıyla katılanlar arasında yaşanan ateşli tartışma biraz hafif olsun. Fakat bu kadın hakkında bilmedikleri bir şey vardır: Vaktiyle onun da hayatına genç bir adam girmiştir. Bayan C. anlatmaya başlıyor: Hayatı, vaktiyle yirmi dört saatten sonra bir daha eskisi gibi olmamıştır. KorkuIrene Wagner kocasını aldatıyor; ancak çifte yakalanma korkusu, ayrılık tutkusu kadar büyük. Belli ki dışarı çıktığı anda bu korkunun baskı ve gücünü üzerinde hissediyordu. Günlük yaşamda karşılaşılan imaların yalnızca birer rastlantıdan mı yoksa sırrının başkaları tarafının ortaya çıkmasından mı kaynaklandığından bir şekilde çözülemiyor. Algıları korku ve vicdan azabı ile örtülü. Sonunda bir kadın tarafından tehdit edilinceyse hayatı büyük bir karmaşıklığa dönüşüyor. Korku, Stefan Zweig'in aldatılan bir kadının incelikli olarak ele aldığı, olağanın dışında bir psikolojik kısa anlatımıdır. Zweig, tarzıyla öyküye hız katarak, günümüzde “şüpheli beklenti” olarak adlandırdığımız imalarda bulunuyor. Anlatının beklenmeyen sonuysa okuyucuyu şaşırtıyor. MecburiyetStefan Zweig'ın Mecburiyet adlı pasifist kısa anlatımı otobiyografik yapısı barındırılıyor. Zweig askerlik görevini yerine getirmeyi reddedip 1918 yılında Avusturya'nın izniyle İsviçre'ye verildi, 9 Marttan itibaren bir yıl boyunca Zürih Gölü tepelerindeki Rüschlikon köyünde, Hotel Belvoir'da yaşamıştı.Genç ressam Ferdinand da Birinci Dünya Savaşı sırasında Zürih Gölü tepelerindeki bir köyde, içinde, kendine ait bir atölyenin de olduğu bir evde derin yanıltıcı bir huzurla yaşıyor. Ancak savaş peşinde koşmayı bırakmaz, birliğe katılma emri onu sığındığı ülkelerde de bulur. Karısı Paula bu emre itaat etmek zorunda olan, özgür bir ülkede yaşayan özgür bir insanla onu ikna etmeye çalıştı. Ferdinand'ın Fransa'ya karşı bu savaşta bir piyon olmasını istememektedir. MürebbiyeDiktatörlükten kaçan yirminci yüzyıl aydınlarının sembolü olan Stefan Zweig, Mürebbiye adlı kısa romanında, yüksek tabakanın, kadınları cezalandıran ve erkekleri koruyan ahlak anlayışını bozmak için bir öyküyle önümüze seriyor.On iki ve üç yaşlarındaki iki çocuğun istemeden tanık oldukları dram, algılayamadıkları ayrıntıları ve çok sevdikleri mürebbiyenin aralarındaki değerler, aile büyüklerine karşı duygu ve değişecektir. (Tanıtım Bülteninden)Tanıtım Metni
Paylaşmak
