Su, Kan ve Akıl

Batı çapında mitolojik düşünceden değişim düşünceleriye geçiş genellikle bir ilerleme, insanın aklının bir zaferi, çocuksu mitlerin gölgesinden çıkış, kaosun yerini düzenin alışı olarak görülüp kutlanagelmiştir. Oysa bu geçişin simgesel bir “cinayet” ile gölgelenmiş karanlık bir yüzü de vardır: Kozmolojik annenin öldürülerek dişil unsurun ve kadınlığın sistemli biçimde bastırılması ve bunun karşısında filozof tipinde kendini gösteren erkekliğin tahakkümü ve ataerkinin zaferi. Bu kitap işte bu bastırmanın izini sürüyor. Felsefe tarihinde Thales'in kökeni olarak görülen “su” unsurunun yaşayabileceği dönüşüm üzerinden, dişil ilkesinin nasıl görünür kılındığını ele alıyor. Mitolojilerde, dinlerde, hatta çağdaş bilimde yaşam kaynağı olarak görülen suyun bir özelliğinin eğretilemesi çıkarılıp kontrol edilmesi gereken çalkantılı bir karmaşıklığa ayrışmasını ele alıyor ve Antik Yunan'da temellenen felsefeyi bir de bu gözle değerlendirmeye davet ediyor. Mitolojik ve ekonomik düşüncelerin belirli kesintilerinde suyun yalnızca bir madde, pagan dünya görüşünde doğanın bir ögesi olmadığını, bir anlam taşıyıcısı, bir mitos, hafıza ve iktidar mücadelesi sahnesi olduğunu gösteriyor. Oedipus anlatımında, Klitemnestra'nın öldürüldüğüüşünde, Platon'un idealar dünyasında, Aristoteles'in ilk neden anlayışında, İslam kimyasında ve Kogiler gibi yerli halkların yaratılış anlatılarında yönlendirici ilke olarak suyun nasıl mitoloji ile felsefe arasındaki kırılma oluşmadığını, düşünce sadece söyleyenlerle değil, ayrıca söndürler ve susturulanlarla da çıkannu ortaya çıkarır.Tanıtım Metni