Tarih Boyunca Kent

Ütopyaların merkezi hep bir kent tasarımı yapanlara şaşırmalı mıyız? Kentin taşıma hizmetleri işlemleri, yerine sunulan hizmetler ve insan hayatı üzerindeki etkileri düşünüldüğünde bu hiç şaşırtıcı değil. Elbette kent sadece maddi yapılardan ibaret değildir. Uluslararası bir bütünlüğe ve somutluğa sahip en büyük toplumsal birimin yanı sıra, kent geniş bir toplumsal satış ağının hem yaratıcısı hem de düğüm noktasıdır. Göçebenin kışından ve köyden farklı olarak, insanın “kendisi gibi olmayan” ile, “yabancı” ile karşı karşıya geldiği, ilişki kurduğu ve birlikte yaşadığı yer. Rousseau'nun deyişiyle, “köyü, kasabayı evler oluşturur, kenti ise yurttaşlar”. Sonuçta, Platon'dan Thomas More'a, Fourier'den bugüne, daha iyi bir dünyaya düşemeyenlerin, hayallerini somutlaştırıp ayrıntıları dönüştürürken bir kent çizmeye başlamalarına şaşırmamalı. Belki de, esasen, kent üzerine kuramsal araştırmaların sonuçları olarak azlığının şaşması gerekiyor. Kentin bilgisinden kültür ve sanat dönemlerinde, teknolojik olarak toplumsal eleştiriye yayılan geniş bir alanda çalışılan Amerikalılar Lewis Mumford'un başyapıtı Tarih Boyunca Kent işte bu karşılamak amacıyla atılmış ilk ve dev bir adım. Bu kitapta Mumford hem kentlerin evriminin tarihinin hem de odak aralığı kent olan bir uygarlık tarihi yazıyor. Kentin yaratıcı ve yıkıcı olanaklarının izini tarih öncesine kadar sürerek okuru Mezopotamya ve Mısır'dan yola çıkabiliyor, Yunan, Roma ve bölgelerden, Avrupa monarşilerinin başkentlerinden ve sanayi kentlerinden geçirerek, günümüz dünyasındaki yolun gidişinin sunuyor. Tarih Boyunca Kent, imkanların ve risklerin geniş boyutlarında bu yol bilgisinde insanların değiştirildiği, tartışmaya ve tavır almaya çağrılan bir kitap. Tanıtım Metni