Tevrat Da Mucizedir
Tevrat Da Mucizedir
Teslim alım stok durumu yüklenemedi
Evrim bugün için onlarca bilim dalı tarafından gözlemlenen bir gerçekliktir. dolayısıyla ilk insanların çocukluk düzeyinde yaşadıkları ve soyut değerleri idrak ettikleri için; Putperestlik yani onun bir birleşiminin somut bir putu var olmuştur. Bu ise o dönem için yanlış değil idi. (İbn Arabi) Çünkü bu doğal ama ilkel inançlar, insanların özgür olarak birliğe, yardımiyete ve yine sürekli olarak rekabete sevk ettiği gibi; İnançlar sayesinde bilim ve medeniyet gibi birçok soyut kavram da öğreniliyordu. Tevrat'ta (Tekvin, 6/8) ve Kur'an'da (4/163) olduğu gibi; ilk semavi din, Nuh dönemi ile başlıyor. Günün sonunda artık bölünmeye sebep olan bölük ve klanlara mahsus putlar yerine herkesin taptığı manasına gelen Elohim'in çalıştırılması başlatıldı. Elo tapılan demektir; o da herkes demektir. İkisinin beraberlik Tanrısı manasına gelir. Yani kelimeyi çoğul olarak edinmiş değildik; herkesin taptığı manasına gelen isim tamlamasıdır. Eğer öncelikle arkeolojik olmak üzere bilimsel disiplinleri esas alırsak, Yahudi milletinin Milattan 700 yıl öncesini bildiğimizi söyleyebiliriz. Yani Akadlar, Milattan 2000 yıl önce Mezopotamya'da imparatorluk kurdular; sonra beşe bölündüler. Bu 2000 yılı 1300 yılı Yahudiler için göçebelik olarak geçmiş. Milattan 700 yıl önce Filistin'de Güney ve Kuzey'in iki krallık kurdukları tarih belirlendi. Bundan önce Yahudilere yönelik Orta Doğuda özellikle Filistin'de hiçbir tarih ve arkeolojik veri bulunmamaktadır. Tufan Kıssasını, onun Akad versiyonu olan Gılgamış Destanı ile karşılaştırdığımızda, Yahudilerin çok dindar, göçebe ve Akad kültürünün geç dönem bir devamı olduğunu anlıyoruz. Arketipler konusunda çok verimli bir kültüre sahip olan Akadların torunlarından olan Yahudilerden çok peygamberler geldi. Onun birisi metafizik açılımlarını yani değiştirebilirler, bir havuz gibi olan Talmud'a kalmıyorlardı. Sonra dini örgütler, onları millete mal ediyorlardı. Fakat göçebelik bitince ve akabinde krallıkların kurulduğu yerde insanlar o metafizik ve sosyal kollektif kavramları tarih sandılar. Çünkü diğer milletlere karşı üstünlüklerini ispatlamak zorunda idiler. Babil sürgününe (M.Ö. 608-538) kadar böyle devam etti. Sürgünde Tevrat kaybolunca Üzeyir Peygamber tarafından yeniden yazıya geçirildi. Üzeyir'in Yahudi tarihindeki ön plana çıkışı Babil sürgünü sonrasındaki döneme rastlar. Onun bu dönemde gerçekleştirdiği en önemli faaliyet Tevrat'ı yeniden yazmaktadır. Ezra ve Nehemya kitaplarında, Musa'nın şeriatı konusunda “zeyrek bir yazıcı” olarak nitelenmesinin yanında “din bilgisi” anlamında “kâhin” diye de anılmıştır. Haggadacı gelenekte ise Üzeyir'e çok büyük bir saygınlık atfedilmiş; onun sıradan bir bende-kâhin değil çok büyük bir dinî lider olduğu kabul edilmiştir. Üzeyir Yahudilerce peygamberler-üstün özgürlüğe sahip mümtaz bir şahsiyet olarak telakki edilmiştir. Üzeyir'i Hz. Musa ile mukayese eden Hahamlar onun da Musa gibi Tevrat'ı almaya hak kazandığını iddia etmiş ve bu iddialarını “Eğer Musa dünya daha önce gelmemiş olsaydı Tevrat Üzeyir'e vahyedilirdi” sözüyle klişeleştirmişlerdir. Tanıtım Metni
Paylaşmak
