Türkiye Solunun Açmazları ve Çözüm Yolu Arayışları

"Hakkı Hocamız yazılarında siyaseti edebileştirme çalışmaları gösteriyor, daha hoş edebiyat tadında siyaset yazıyor. Bize genel olarak her kesitinden gerçek insanların gerçek hikayelerini anlatıyor. Zenginleştiriyor. Bunlar siyaseti teorik ve kuru laf edilmekten kullanılmak üzere yaşayan bir şey haline getiriyor. Dünyaya indiriyor."- Mehmet Tanju Akad1980'li yıllarda Tokat'ın sonunda bir köydeyiz. İlk dikkatimizi çeken şey, yaşlısı genci Kızıldere türküleri mırıldanıyor. Güleç yüzlü yaşlı amca da öyle. Bu mırıltılardan cesaret alarak, “Ben Mahir Çayan'la aynı dönemde Siyasal'da okudum” dedim. "Ya öyle mi?" dedi yaşlı adam, umursamaz bir tavırla. Sonra, asıl görevimmiş gibi siyasetten, mücadeleden falan anlatıldığım. Güleç yüzlü adam suratı asıldı. "Bak yeğenim" dedi ve "buraya geldiniz. Şeref verdiniz. Yiyin, için, keyfinize bakın, ama siyaset yapmayın" diye ilave etti. "Niye?" dedim. “Sen Kızıldere türküsünü mırıldanıyorsun ama.” "Geri dur, Mahir'den bahsediyorsun uluorta. Mahir, Maltepe'de mi teslim oldu Kızıldere'de mi? Sizler teslim olmuş adamlarsınız. Biz size peşinizden gelmiyoruz," diye karşılık verdi.Çok sayıda öğrenci vardıtuk. "Biz kaç arkadaşımızı kaybettik biliyor musun? Biz de faşizminden zindanlarına düşmedik mi? Ne yani, teslim edilmemek kesilmek mi demek?" diyen gruplardan biri biraz da sert bir tonla isyan etti. "Oğlum" dedi, yaşlı adam, "Teslim edilmedi tabii ki ölmek değil. Teslim edilmedik durma demek, teslim edilmemek kırılmamek demek. Teslim edilmemek demek, mücadeleye devam etmek demek. Her kalmıştı..."Neşemiz kaçmıştı, ertesi gün dönmeye karar vermişti, bitişün devamını beklemeden. Oral arkadaşımız, “Babam hazmedemiyor, üzüntüsünden böyle konuşuyor” diyerek bizi yatıştırmaya çalıştı. Biz kararımızdan dönmedik. Düğün sahibi yaşlı adam, yine güleç yüzüyle bizi yolculamaya geldi. Sırtımızı sıvazladı, ama kalın da demedi. Sadece, “Bize, biz halka bir özürlerinizin borcunuz var!” dedi. Tanıtım Metni