Ötüken Neşriyat
Uçak Kanadında Evliya Çelebi
Uçak Kanadında Evliya Çelebi
Teslim alım stok durumu yüklenemedi
Bir gün, bir ağacın döşenmesi güzel bir şekilde döşedim. Yorulmuşken bense bitmiştim. Hemen akışımı biraz suyu boğazımdan ittim ve arkasından ikindi namazımı kıldım. İçim geçmişi, uykunun derinliklerine kaymışım. Bir baktım ki, bir cami önündeyim. Kapıları açıldı, beni buyur etmek için, hastanın bakımı için nurlar saçıldı. Usulca eşiğine atladım. Cemaat saf tutmuş, hemen doğru sabah namazının sünnetini kıldım. Salavat-ı şerifleri ayrılırken bir köşeye büzülüp huşu ile dinlemeye başladım. O esnada çevremde misk kokuları yayıldığını hissedince, oradakilere camiye girenlerin kimler sentezlediğini denedim. Meğer Peygamberimizin aziz ruhları ve din büyüklerimizin soyut varlığı benimle birlikteydi. Az sonra sıkıntıya düşen Anadolu Müslümanlarına yardım için Peygamber Efendimiz ve dostları sabah namazını kılacaklarmış. İçeriye nur öyle öyle şaşırmıştım ki, önüne gittim, başım önümde, Peygamberimize korkuyla karışık sevgi içinde Şefaat yâ Resulallah! ömrüm ki, Seyahat yâ Resulallah! söylemişim. Nasıl olduysa dilim sürçmüş, yanlış bir dilekte vardıtum. Efendimiz, şefaatimizin sağlıklı ve kolay seyahat etmesinin Allah'tan niyaz edildiğinde, bunun gerçekleşeceğini tahmin etmemiştim. Cemaat bir ağızdan âmin dediler, birlikte Fatiha okuduk. Ellerini öperken Fatihalar tekrarlandı. Bu mübarek insanlar, beni alnımdan öpüp giderlerken arkalarından bakakalmışım. Derken gözümdü. Binbir zorluklar birbirine dikildim, eşyaları topladım. Atımın doğru olduğu anda yol gözümde büyüdü. Nasıl oldu bilmem, ağzımdan Ah Allahım, şu kuşlar gibi uçabilsem! diye bir cümle çıktı. Kuşun kanatlarını çırpışı, kâh yükselip kâh alçalarak istediği yere uçması vardı ki, içim gitti. Biraz gittikleri, bir kafile çıktı. Epey kalabalık bir cemaatti. Evvelâ kıyafetleri tuhafıma gitti. Başlarında ne sarık vardı, ne şapka. Şalvar da giymemişlerdi. İnce kaftanları da yoktu. Hanımlı beyli bir gruptular. Garibime gitti. Ne sırtlarında çıktıklarını taşıyorlardı, ne de atlarının yanlarında denklikleri mevcuttu. Kollarında veya sırtlarında veya peşisıra sürükledikleri dört köşe torbaları vardı... Meğer onlar da seyyah imişler, uzak diyarlara gidiyorlarmış. Hele iki hanım vardı ki, onlara çok şaştım. Beni aralarına aldılar, uçakları alete binip kuşlar gibi uzaklara uçacakmışız! Yoksa atla çalışmak gerçekten zor oluyor. İşte yol boyunca onların anlattıkları! Bismillahirrahmanirrahim! Tanıtım Metni
Paylaşmak
