Yeni ve Eski Savaşlar

Savaş asla değişmiyor. İnsanlar öteden beri çatışıyor. Toprak için, namus için, Tanrı için, iktidar için, hatta sadece macera için bile birbirine bağlanıyor. Yerlerinden, yurtlarından oluyor, sevdiklerini ve hayatlarını savaşta tüketebilirler. Kimi düşünürler son iki yüzyıl ulus devletlerinin palazlanmasıyla ortaya çıkan dünyanın ateşe atmış, hatta Soğuk Savaş döneminde doruğa dünyanın topyekûn yıkımının kırılmasına getir devletler arası savaşların insanlığının iyileşmesine, ilerlemesine yoruyor. Oysa savaşlar değişiyor. Dünyada meydana gelen değişimlere ayak uydurarak yeni bir çehreye bürünüyor, gelişiyor. Mary Kaldor'un modern klasikler haline girmiş bu çığır açıcı çalışması, savaşa ilişkin kemikleşmiş resmî aktivitelere ve algılara meydan okuyor. Bosna-Hersek, Somali, Irak ve Afganistan'da yaşanan dramlarda farklı yüzlerini gösteren yeni savaşların, devletlerden, devletdışı örgütlerden, suç çetelerinden, yerel fırsatçılardan ve savaşbeylerinden müteşekkil, karmaşık ve karmaşık bir ağ oluşmasınu ortaya koyuyor. Bu katliamın ortasında yaşam mücadelesi veren insanların maruz kaldığı insan hakları ihlallerinin, terörün, zihinlere ekilmeye çalışılan korku ve nefret çocukların, tecavüzlerin ve katliamların, savaşların yan etkilerinin olmadığı, yeni savaşların acımasız mantığının bir parçası olduğu gösteriliyor. Eski savaş anlayışı çevresinde yapılanmış NATO, BM, AB gibi ulusların genişlediği bölgelerden bu gibi vakalarda neden etkisiz veya yetersiz kaldıklarına bir açıklama da getiriyor. Savaşı kuramlaştırırken, küreselleşen dünyada barış dostunu canlı tutabilen bir kozmopolit siyasetin taslağını ve gerekçelendirmesini de sunuyor. Tanıtım Metni